VAN GOGH KİMDİR?

  Sanat

VAN GOGH KİMDİR?

Kalven mezhebinden bir papazın oğlu olan Vincent Van Gogh, 1853 yılının 3 Mart günü Hollanda’da Brabant bölgesindeki Groot-Zundert’te doğmuştur. Hague şehrinde resim alıp satan amcası, Van Gogh on altı yaşındayken onu yanına alarak iş vermişti. Bir süre sonra, daha önemli bir galeri sahibi Van Gogh’u Londra ve Paris’te çalıştırdı. 1876 yılında Van Gogh Londra’da sanat öğretmenliği yapıyordu. Dinsel kökenli bir bunalımın etkisiyle Hollanda’ya döndü. Kendini ilk, dönem Hristiyanlığının aşırı toplumcu görüş ve davranışına kaptıran, bu düşünü ve inanç sisteminin etkisinde kalan Van Gogh madenciler arasında yaşamaya başladı. Boş zamanlarını resim yaparak değerlendirmekten geri kalmıyordu. 1880 de resim öğrenimi için Brüksel’e gitti. Oradan babasının köyü olan Neunen’e geçti. Bir kaç yıl, köylülerin,yoksul çiftçilerin günlük yaşamını konu edinen resimler yaparak orada oturdu. Ünlü “Patates Yiyenler” tablosu 1885 yılında yapılmış olup, bu dönemin ürünleri arasındadır.
Bir süre Antwerp’deki gözlemleriyle çalışmalarını zenginleştiren Van Gogh daha sonra Paris’e, kardeşi Theo’nun yanına gitti. Düzensiz, bocalamalar, bunalımlar ve aşırı duyarlılığının sebep olduğu acılarla dolu, kısa, trajik hayatında Van Gogh’a yardım eden tek kişi de kardeşi Theo’dan başkası değildir. İzlenimci (Empresyonist) ve Yeni-İzlenimci (Neo-Empresyonist) resim okullarının bazı üyeleriyle ilişkiler kuran Van Gogh, çalışmalarında ağır basan kahverengi ve amber renklerini bıraktı. Seurat’da egemen olan açık, parlak renkleri seçti. Bu dönemde verdiği ve onu sanat dünyasında ölümsüz kılan eserlerin ilki “Monmartr’daki Lokanta” dır.
İki yıllık Paris serüveni Van Gogh’ a yetmişti. 1888 yılında, kardeşi onun güneye, Arles bölgesine gitmesi için gereken parayı verdi. Van Gogh Arles’daki yaşamı sırasında kendi portresini, postacıyı, hancının karısını, meyve ağaçlarını, ayçiçeklerini, güneş ışığıyla yıkanan tarlaları, iki yanında kavak ağaçlarının dizili olduğu toprak yolları, küçük, romantik görünümlü köprüleri tuvale geçirdi. Renk kavramı onun için, bir tutku olmuştu.
Ünlü ressam Gauguin onu ziyarete geldi. Bir süre beraber çalıştılar. Sonra günün birinde, Van Gogh ressam dostunu bir bıçakla tehdit etti. Bu davranışı belirli bir nedenin değil, kendi iç tedirginliğinin, henüz tam anlamıyla açığa vurmamış olduğu dimağı düzensizliğin sonucuydu. Krizin etkisiyle kendi kulağını kesti. Geri kalan yıllarını dikkatli bir bakım altında veya bazı kurumlarda sırf resim yaparak geçirdi. Zaman zaman depreşen nöbetlerden biri, kendini tabancayla vurup 20 Nisan 1890’da ölmesiyle sonuçlandı.
Kişisel bunalımların, aşırı duyarlılığın acılarıyla, çırpınmalarıyla dolu trajik hayatı, trajik bir ölümle noktalanmıştı.

Bir Cevap Yazın