SHAKESPEARE KiMDiR?
Dünya edebiyat tarihinde Shakespeare (Şekspir) kadar adından söz edilmiş, eserleri onunkiler kadar yaygın ölçüde bilinen, sahneye konan, inceleme ve çalışmalara konu olan bir kimse daha yoktur. Bütün bunlar göz önünde tutulunca, Şekspir’den “Dünya Edebiyatının Yıldızı” diye söz edilmesinin abartma olmadığı ortaya çıkar. Garip olan, adından, eserlerinden bu denli söz edilmesine rağmen, Şekspir’in kimliği, hayatı konusunda çok az şey bilinmesidir. Bu konuda başka bir görüşü ileri sürenler, Şekspir diye bir kimsenin asla yaşamamış olduğunu, bütün o ölümsüz eserlerin Bacon tarafından yazıldığını savunanlar bile çıkmıştır.
Fakat titiz ve gerçekçi araştırmalar bazı kayıtların gün ışığına çıkmasını sağlamıştır. Bu kayıtlara göre, Şekspir büyük bir olasılıkla 23 Nisan 1564 tarihinde, Stratford-on-Avon’da doğmuştur. 18 yaşındayken evlendiği, Anne Hathaway’le yaptığı bu evlilikten üç çocuğunun olduğu, 1616 yılı doğum günü yıldönümünde kendi isteğiyle hayata gözlerini yumduğu yine bu kayıtlarla belgelenmiştir.
Stratford’da sıradan bir orta öğretim için gramer okuluna giden Şekspir bir süre kasaplık da yapmış, çevredeki soylulardan Sör Thomas Lucy’nin malikanesi sınırları içinde avlandığından başı derde girmiş ve doğduğu çevreyi terkederek Londra’ya yolculuk yapmak zorunda kalmıştır. Başlangıçta burada ne yaptığı konusunda kesin bilgi yoktur. 1592 yılında, bir tiyatroda oyunculuk yaptığı ve özel anlaşmayla bu tiyatro için piyesler yazdığı öne sürülmüştür. Bu söylentide gerçek payı ne olursa olsun, Şekspir 1594 yılında bir kumpanyanın başoyuncusu kimliğiyle Kraliçe Elizabeth’in sarayında sahneye çıkmıştır.
Şekspir’in ilk dönem piyeslerinin metinleri günümüze kadar ulaşmamıştır. Buna rağmen, edebiyat tarihine geçen ünlü eserlerine, erişilmez güzellikteki diline, onlara can verirmiş gibi derinlemesine işlediği karakterlere, büyük bir hayal gücüyle örülmüş konularına bakarak, ilk dönem eserlerinin de sıradan ürünler olmadığı yargısına varabiliriz.
Şekspir’in dramatik nitelik taşımayan, tiyatro alanı dışında verdiği öteki eserler, soneler, “Venüs ve Adonis”, “Lükres’in Saldırıya Uğraması” gibi şiirler, piyesleriyle aynı düzeyde güçlü, zengin, sınırsız bir hayal gücünün ürünleridir. Yaşadığı çağın toplum hayatını ustalıkla canlandıran, o devirden canlı sahneler çizen Ben Johnson’a ve yakın ilişkiler kurduğu kimselere göre, Şekspir hoşgörü sahibi, cömert, dostluklarında içten, içkili topluluklarda coşkulu, bir bakıma kendini ciddiye almayan, alçak gönüllü tutum ve davranışlarında yapmacıksız bir kişiydi.
Bütün bunların aksi yaradılışta bir kimse olsa da, yarattığı eserlerle dünya edebiyat tarihinin ölümsüzleri arasına katılan Şekspir şiirden, tiyatrodan biraz anlayan herkesin saygıyla anacağı bir yazar, bir ozan niteliğini asla kaybetmeyecektir.