SAADABAT NEDİR?

  Tarih

SAADABAT NEDİR?

III.Ahmet ve Nevşehirli İbrahim Paşa dönemine rastlayan “Lale devri”, yüzeyde ve üstyapıda bir Batılaşma, sözde ilerilik çabalarından ziyade bir zevk ve sefahat çağı niteliği taşır.
Bu devirde, Kağıthane ve çevresinde yapılan âlemler özellikle tarihe geçmiştir. Halk arasında Kağıthane ve burada yapılan alemler için kullanılmasına rağmen, Saadâbat aslında küçük bir sarayı andıran güzel bir köşke verilen ve, “saadet yeri” anlamına gelen bir isimdir.
Bizanslılar zamanında, şimdiki Şişli’nin arkalarına rastlayan yerde ilkel bir kağıt fabrikası bulunmaktaydı. İstanbul’un alınmasıyla bu fabrika öylece kalmış ve çevreye Kağıthane adı verilmişti. 16. yüzyıl başlarında burada akan Kağıthane deresi nedeniyle bir eğlence ve gezinti yeri olarak canlanan çevre, ilkbahar ve sonbahar aylarında İstanbullularla dolup taşardı.
18. yüzyılda III. Ahmet döneminin ünlü Sadrazamı Nevşehirli İbrahim Paşa, İstanbul’da kendi anlayış ve ölçülerine göre bir bayındırlık hamlesine girişmişti. Bu arada işletme ve üretim hesapları yapılmaksızın bazı fabrikalar açtı . Bir matbaanın kurulmasında öncülük etti. Yüzeydeki bu Batılaşma, ilerilik çabaları bir yana, Nevşehirli İbrahim Paşa düpedüz zevke, eğlenceye düşkün bir adamdı. Yazları çırağan âlemleri, Kağıthane safaları, kış aylarında helva sohbetleri, şiir meclisleri, tez zamanda saray çevresi ve yüksek tabakadan kişiler arasında yaygınlaştı. Süslü, zarif köşkler yaptırmak, lâle yetiştirmek, devrin ünlü şair ve müzik topluluklarıyla meclisler düzenlemek moda halini aldı. Lâlelere verilen adlar gibi, İstanbul’un belirli çevrelerinde yaptırılan köşklerin adları da şairaneydi. Neşatâbad (Neşe yeri), Emnâbad (Emin yer), Şerefâbâd (Şeref yeri), Şevkâbâd (Coşku yeri),bu köşklerden başlıcalarının adıydı.
Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın Kağıthane’de 1721 yılında törenle temelini attığı köşk, bunların hepsinden görkemli ve büyük olacaktı. Devrin diliyle “kasr”, şimdiki anlamda köşk olan yapının tamamlanması için binlerce işçi çalıştı. Köşk beş aydan kısa bir süre içinde tamamlandı. Beyaz ve renkli mermerden köşk 30 sütun üzerine kurulmuştu . Kağıthane Deresi, ”Cedvel-i Sim”, yani “Gümüş Ark” adıyla mermer rıhtımlar arasına alınmıştı.
O yılın şeker bayramında, İbrahim Paşa bizzat III. Ahmet’i de davet ederek köşkü açtı. Sadrazam’ın yaptırdığı kasr bu çevrenin değer ve önemini büsbütün arttırmıştı Tez zamanda,”Çeşm-i Nur”, “Kasr-ı Cenân”, Kasr-ı Neşat gibi adlar taşıyan başka köşkler de kuruldu.
Saraya ve yüksek tabakaya kapılanmış ünlü ozan Nedim: “Bir safâ bahşedelim gel şu dil—f naşâde, Gidelim serv-i revânım.yürü Sa’dâbâd’e. ”
Diye çağrılar yapadursun, Lâle Devri’ne son veren ayaklanma bu sınırsız eğlence ve sefahat âlemlerine de kanlı bir fatura çıkardı. Saadâbât Köşkü tarih kitaplarında bir anı, Kağıthane’de bir yıkıntı olarak kaldı.

Bir Cevap Yazın