SAVAŞ TEKNOLOJİSİ NASIL GELİŞTİ?

  Teknoloji

SAVAŞ TEKNOLOJİSİ NASIL GELİŞTİ?

I. Dünya Savaşı, bu savaşa katılan Avrupa ülkelerinin askeri otoriteleri için gerçekten şaşırtıcı bir sürpriz olmuştur. Avrupa orduları generallerinin savaşlarda uygulayacakları taktik ve strateji için el kitabı, Karl von Clausewitz’in “Savaş Üzerine” adını taşıyan eseriydi. 1833 de yayınlanmış olan ve askerlik alanında “klasik” bir eser niteliği taşıyan bu kitapta, Napoleon döneminin savaş stratejisi ve taktikleri temel bilgi kaynağıydı. Fakat bilim ve genel teknoloji alanındaki gelişmeler, bunların ordonat, patlayıcı maddeler, haberleşme, ulaşım konularına da yansıyan uygulamaları, adı geçen kitabı tamamen çağdışı bırakmıştı. 1. Dünya Savaşına katılan ülkelerin amiralleri de hazırlıksız yakalanmış sayılırlardı. Kim bilir kaç kuşaktan beri, tekneleri kalın zırhlarla kaplı gemilerle savaşa alışmışlardı. Oysa yeni bir buluş olan denizaltı gemileri, ağır ve büyük savaş gemilerinin kalın zırhlı kaplamalarını tamamen etkisiz kılıyordu. Denizaltılar yüzünden verilen büyük kayıpların şaşkınlık ve paniğine, kara kuvvetlerinde bozgun yaratan “kimyasal savaş” uygulamalarının etkileri de katıldı. Çok geçmeden, TNT veya trinitrotoluen gibi yüksek etkili patlayıcıların kullanılmasına başlanmıştı.
Kimyasal savaşın en etkin silahını ilk kez başarıyla uygulayan, Almanlar oldu. 1915 yılının 22 Nisan günü silindir biçimi tüplerde sıkışık klorür gazını Belçika’da Langemarck yakınındaki ileri hatlarda Fransızlara karşı kullandılar. Fransızlar böyle bir saldırıya karşı hazırlıksız ve korunmasızdı. İki gün sonra, Almanlar aynı tip bir saldırıyı Langemarck kesimindeki Kanadalılara uyguladılar. Sonuç aynı oldu. Kanadalılar da, Fransızlar gibi kilometrelerce geri çekildiler. Kısa bir süre içinde, her iki taraf da karşı siperlere patlamalı gaz mermileri yağdırmaya başlamışlardı. Etkin ve ürkütücü bir silah olan gaza karşı korunmak için gaz maskeleri ortaya çıktı. 1. Dünya savaşında kullanılan gazların en öldürücüsü, ilk kez Almanlar tarafından uygulanan hardal gazı (dikloretil sülfür) idi. Savaşın sonlarına doğru, her iki tarafa mensup kimyagerler daha öldürücü gazları geliştirdiler. Kimyasal savaş uzmanı Amerikalı Yüzbaşı W Lee’nin icat ettiği “levisit”, büyük bir olasılıkla bunların en korkuncuydu.
1. Dünya Savaşında, gelişen teknolojinin sağladığı ve büyük ölçüde yararlı olan bir başka uygulama, saldırı ve savunma hareketlerini, ikmal yollarını, köprüleri gizlemek, düşman saflarında genel bir karışıklık yaratmak için kullanılan yapay şişlemeydi. Sonra Almanlar tarafından geliştirilen alev makineleri kullanıldı. Deniz yollarının ablukasıyla doğal kauçuktan yoksun kalan Almanya’da, kimyacılar sentetik kauçuk yapmanın yollarını buldular. Hava üstünlüğünü ele geçirmek isteyen Almanlar, Kont Zeppelin tarafından bulunan, zamanla geliştirilen, puro biçimi, metal çerçeveli, “Zeplin” adını verdikleri büyük ve güdümlü balonlardan yararlandılar.
Kara savaşlarında etkin bir silah olan tank, 1916 yılının Eylül ayında ilk kez İngilizler tarafından savaşa sokuldu. 20 Kasım 1917’de Cambrai’de 400 tankla yapılan bir sürpriz saldırı sonucu, Hindenburg hattı 10 mil derinliğe kadar yarıldı. İngilizler 8000 tutsak ve 100 topu ele geçirdiler.
İlk örneği Amerikalı kâşif John P. Holland’ın çabalarıyla gerçekleşen ve 1899 yılında Holland No. 9 adıyla denize indirilen denizaltı gemisi, tez zamanda hızla geliştirildi. Denizlerde geniş alanları kapsayan, düşmanın savaş ve ticaret filolarına ağır kayıplar verdiren hareketleriyle büyük bir önem kazandı. Alman denizaltı gemilerinin batırdığı düşman ve onlara yardım eden tarafsız gemilerin tonajı, 1917 yılının Nisan ayında yaklaşık olarak 840.000 tona yükselmişti.
Daha sonra, 2. Dünya Savaşında jet uçaklarını ilk kez başarıyla kullananlar da Almanlar oldu. V-l adını verdikleri, yüksek etkili patlayıcı maddeyle dolu, pilotsuz olarak yönetilen V-l’ler batı Avrupa kıyılarından havalanıyor, mevcut yakıtları sayesinde ulaştıkları Londra üzerine düşerek patlıyordu.
2. Dünya Savaşının sonunda Japonya’nın iki büyük şehri üzerine atılan atom bombaları, bunu izleyen gelişimlerle gerçekleşen hidrojen ve kobalt bombaları, 4 Ekim 1957’de Rusya’nın uzaya attığı ilk uydu Sputnik I’le jet çağının noktalanıp “Uzay çağı”nın başlaması, savaş teknolojisinin ne kadar hızlı ve ne büyük ölçüde geliştiğinin, nasıl bir düzeye vardığının belirgin örnekleridir.

Bir Cevap Yazın