İTTİHAT VE TERAKKİ NEDİR?

  Tarih

İTTİHAT VE TERAKKİ NEDİR?

Padişah İkinci Abdülhamit’in müstebid yönetimi, bazı ay­dınların İsviçre, Fransa, İngiltere gibi ülkelere kaçmalarına neden olmuştu. Orada değişik kaynakların ve çevrelerin de etkisiyle, Osmanlı İmparatorluğunda meşrutiyet yönetiminin yeniden kurulması için çalışmalara giriştiler. Sözü edilen bazı kaynak ve çevrelerden bir kısmının gerçek amacı belirsiz, hatta kuşku uyandırıcıydı. Büyük bir olasılıkla, Osmanlı İmparatorluğunun iç çekişmeler sonucu tamamen çökmesi hedefi güdülüyordu.
Öte yandan, Makedonya’da komitacıların (çeteler) eylemleri tekrar başlamıştı. Abdülhamit yönetimine karşı subayların komitacıları sindirmek, ezmek göreviyle Makedonya’ya gönderilmesini fırsat bilen bazı aydınlar, Avrupa’daki sürgünlerinden kalkıp Selânik’e geldiler. Daha önce gizli bir okul örgütü halinde kurulmuş olan bir cemiyet, “İttihat ve Terakki” Cemiyeti adıyla geliştirildi, yaygınlaştı, güçlendi. Yıl 1906 idi. Cemiyetin amacı, birleşme yoluyla gelişmeyi sağla­maktı. Selânik’te yaşayan, burada yerleşmiş, Mason kuruluş­larla ilişkileri olan bazı kimseler, çeşitli yollardan bu cemiyet üzerinde etkiler yaptılar. Cemiyetin ilkelerine göre, İmparatorluk sınırları içinde yaşayan Müslüman ve Hıristiyan topluluklar kaynaşacak, el ele verilerek genel bir kalkın­ma, gelişme, batılı ölçülerde bir ilerleme gerçekleşecekti.
Aslında, ulusçuluk akımlarının güçlendiği bir dönemde böyle bir amacın gerçekleşmesi pek kolay değildi. Gene de, ulusunu ve özgürlüğü yürekten seven subaylar bu cemiyete girdiler. Osmanlı İmparatorluğunu “Hasta Adam” diye gören, mirası üzerinde konuşmalar yapan devletler “Reval Konferansı” nı düzenlemişlerdi.
Enver Bey ve Manastırlı Niyazi Bey, beraberlerindeki kimselerle dağa çıktılar. Abdülhamit’e telgraflar çekildi. Durumu tehlikeli gören Padişah bu isteği kabul etti. 1908 yılında İkinci Meşrutiyet duyuruldu.
Ancak, İttihat ve Terakki Cemiyeti meşrutiyetin gerçekleşmesine rağmen yönetimi ele alamamıştı. Yönetimi ele al­maları 31 Mart olayından sonra mümkün oldu. Abdülhamid’i tahtından indirip, nicedir amaç edindikleri şeyi gerçekleştir­diler.
Bu çizgiden öteye, İttihatçıların tutumu yolundan saptı. Daha doğrusu, kuruluş sırasındaki bazı yan etkiler su yüzüne çıktı. İttihatçılar, kendilerini eksen olarak kabul eden bir politika güdüyor, ülkeyi bu doğrultuda yönetiyorlardı. Muha­liflerine karşı çok sert davrandılar. Makedonya’dan alışılagelmiş komitacı (Çeteci) yöntemleri kendini gösterdi. İtalyanlar Trablus’u, Balkan ulusları Makedonya’yı aldılar.
İttihatçılar, başlarında Enver Paşa olmak üzere son bir girişim yaptılar. Bab-ı Ali Baskını ile tekrar iktidara geldiler. Edirne Bulgarlar’ dan geri alındı. İttihat ve Terakki Ce­miyetinin üç büyüğü, Enver Paşa, Talât Paşa ve Cemal Paşa aşırı bir Almanya yanlısı politikayı ilke edinmişlerdi. Hiç ge­reği yokken, Almanya tarafında Birinci Dünya Savaşma katıl­dılar. Almanya’nın Bağdat üzerinden aşağılara, petrol bölge­lerine ve Hindistan’a el atmak için gizliden gizliye güttüğü politikada farkına varmaksızın aracı oldular. Bu politika­nın uygulanmasında, Almanya’nın çıkarlarına uygun yandaş bir tutum takındılar. Almanya ve Müttefikleri yenilince, Cemiyet’in ileri gelenleri yurt dışına kaçtılar (1918).
İttihat ve Terakki Cemiyeti, çöken Osmanlı İmparatorlu­ğu ile birlikte tarihe karıştı.
Tarih, Cemiyet kurucularının ve ileri gelenlerinden çoğu­nu aklamış, gerçekten sağduyulu,yurtsever,özgürlük aşığı kimseler olduğunu ortaya koymuştur. Fakat yanıltıları, saplantıları, sınırsız tutkuları olanlar da ortaya çıkmıştır.

Bir Cevap Yazın