NİÇİN ACIKIRIZ?
Yemek ihtiyacı duyduğumuz zaman, vücudumuz bazı belirtilerle bunu açığa vurur. Fakat açlık hissettiğimizi nasıl biliriz? Aklımız buna ilişkin mesajı nasıl alır ve bize acıkmış olduğumuzu nasıl hissettirir?
Açlığın boş mideyle ilgisi yoktur. Oysa insanların çoğu açlığın boş mideden ileri geldiğini sanırlar. Bildiğimiz gibi bir bebek boş mideyle doğar, gene de birkaç gün açlık hissetmeyebilir. Hasta ve ateşli kimseler için de aynı şey söz konusudur. Midelerinin boş olmasına rağmen açlık hissi onlar için söz konusu değildir.
Açlık, kanda belirli besleyici maddelerin yokluğu veya eksilmesi halinde başlar. Kan bu tür maddelerden yoksun kalınla, yetersizliğini hissedince, beynin “açlık merkezi” diye bilinen kısmına bir mesaj iletilir. Açlık merkezi, mide ve bağırsaklar üzerinde bir fren çalışması yapar. Kanda yeteri kadar besin maddesi olduğu süre, açlık merkezi mide ve bağırsakların çalışmasını yavaşlatır. Aksi durumda, açlık merkezi onların çalışmasını daha hızlandırır. Onları tam yol aktif (çalışır) hale getirir. Aç bir kimsenin karnında gurultular duyması bunun sonucudur.
Acıktığımız zaman, vücudumuz belirli bir yiyeceğe karşı özlem, istek içinde değildir. Sadece beslenmek ister. Fakat iştahımız, açlığımızın bir tek yiyecekle giderilmeyeceğini, bunun sağlıklı bir şey olmayacağını kendiliğinden hisseden bir mekanizmadır. Sözgelimi, sadece patates olarak belirli miktarda besin maddesi almak bizim için güç bir şeydir. Bu belirli besin maddesini çorba, et, sebze ve meyve -ya da tatlı- olarak bölünmüş miktarlarda aldığımız zaman, vücudumuz için hem yeterli besin sağlanmıştır,hem de bunun kontrolünü düzenleyen iştahımız dindirilmiştir, tatmin edilmiştir.
Bir insan acaba ne kadar zaman hiç besin almaksızın yaşayabilir? Bu durum, söz konusu kimsenin yapısına, sağlık şartlarına, yetiştiği ortama bağlıdır. Sakin bir insan, coşkulu, heyecanlı, kolay kızan ve tahrik olan bir kimseden daha uzun süre besin almaksızın yaşayabilir. Çünkü sakin insanın vücudunda depolanmış protein daha yavaş yanar. Hiç besin almaksızın uzun süre yaşayabilme rekorunun Güney Afrikalı bir kadına ait olduğu bilinmektedir. Bilimsel kaynakların açıkladığına göre, bu kadın tam 102 gün hiç bir şey yemeksizin, sadece su ve soda (maden suyu sodası) içerek yaşamıştır.
Yukarıdaki açıklamalar, açlığın psikolojik kökenli olmadığını kesinlikle ortaya koymaktadır. Açlık, vücut makinesinin yakıtsız kaldığını belirten bir durum, bunun özel ve karmaşık yollardan hissedilmesi, hissettirilmesi anlamına gelen bir şeydir.
Daha yukarıda değinmiş olduğumuz gibi, açlıkta gelişigüzel, tıka basa karın doyurmak, mide şişirmek bir şeye yaramaz. Esas olan, vücutta yokluğu hissedilen, azalan besin maddelerinin alınmasıdır.